XX. yüzyılın ilk çeyreğinde, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşında müttefikleriyle birlikte İtilaf Devletleri karşında aldığı ağır yenilgi ve yenilgi neticesinde imzalamak zorunda kaldığı Mondros Ateşkes ve Sevr Barış Anlaşmaları Anadolu’da 1000 yıllık Türk varlığını uluslararası siyasette tartışmaya açmıştır. Türkleri, Balkanlar ve Anadolu’dan atma düşüncesini ifade eden Şark Meselesi’nin sonuçlandırılabileceği düşüncesi İngiltere ve diğer Batılı güçler tarafından desteklenen Ermeni ve Rumlar tarafından güçlü bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştır. Bu siyasi atmosferde Anadolu’nun fiilen işgale uğradığı 1918 yılı sonrasında Türk milletinin bağımsızlık ve istiklal kararlılığından doğan Millî Mücadele Batı Türklüğünün Anadolu’daki varlığının en kritik dönemlerinden birisidir. Türk milleti işgal ve manda uygulamalarına karşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verdiği İstiklal Harbini kazanmış ve 1000 yıllık vatanı Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Yeni Türk devleti XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti yeniden yapılanma ve reform döneminde başlatılan modernleşme çabalarının tecrübesinden de yararlanarak muasır medeniyet seviyesine ulaşmak için devlet ve toplumu geliştirmek amacıyla inkılaplar yapmıştır.